Bir arkadaşım mail olarak attı ve gerçekten hoşuma gitti.Belki defalarca okumuşsunuzdur ama beni gerçekten etkilediği için paylaşmak istedim.
Gazze’li Çocuktan Mektup
Bu sabah bisikletime binip kaçacaktım Gazze’den. Kaçacaktım dağları ve okyanusları aşıp gelen Rahmet Yağmurlarının; bombaları ve omuzlardaki tabutları aşıp da bir türlü toprağımıza inemediği Gazze’den.
Fosfor ve alevle, acı ve kasvetle kavrulmuş bisikletimi tamir edecektim bu sabah. 3 saatlik ateşkeste annemin korkuyla ağlamayı bir kenara bırakıp bize yiyecek birşeyler bulmak için ortadan kaybolduğu -nefes alma- molalarından birinde belki de terkedecektim bu diyarı. Duman desenli bisikletimle…
Yüksek duvarlara ulaşınca aldırmayacaktım. Uçacaktı bisikletim. Mermilerin ve füzelerin yetişemeyeceği kadar yükselip aşacaktım vatanımın etrafındaki yüksek duvarları. Ve uçacaktım o huzurlu ülkeye doğru. Toprağı gözyaşı ve kanla değil huzur ve mutluluk yeşermiş o ülkeye. Çocukların sabahları güle oynaya okula gidebildiği, babaların akşamları eve ekmekle döndüğü ve annelerin gözlerinin sadece sinema salonlarında yaşardığı o ülkeye…
Bu sabah terkedecektim Gazze’yi. Ama küçücük ellerimin gücü yetmedi küçücük tabutumun kapağını açmaya. Üzüldüm ve düşündüm: Acaba bu küçük tabutu yapmak için – bana kıydıkları gibi- bir küçük fidana da kıymışlar mıdır?
Açamadım tabutumun kapağını. Bedenim tek parça olsaydı belki açardım. Annem; babamdan hemen sonra benim acıma dayanamayıp feryat ediyor olmasaydı belki duyardı sesimi: “Ben bu sabah bisikletime binip gidicem buralardan…”
Açamadım tabutumun kapağını. Ruhum bedenimde olsaydı belki açardım.
Gazze’den bir çocuk.
Kurumuş bir Fidan.
cok kotu :( Allah hicbirinin hakkini birakmasin…